Deger miydi?

“Değer miydi kitabı denince aklına gelen ilk kelimeyi söyle” deseniz bana, “ümit” derim. Evet, ümit demiş, ümit solumuş, ümit va’d etmiş İncekul. Fakat hamasi bir söylem olarak değil. Aksine Doğu ve Batı’dan nice devasa şahsiyetlerin yaşam ve sözlerinden alıntılarla temellendirmiş bu ümit söylemini. Mehmet Akif demiş, Nazım Hikmet demiş, Cem Karaca demiş, Ahmet Kaya demiş, Victor Hugo demiş, Voltaire demiş, Emile Zola demiş, Dostoyevski demiş ve özlü örnekler vermiş. El-hak doğru düşünmüş. Çünkü şu an itibariyle en çok ihtiyacımız olan şeylerin başında geliyor ümit. Bu ihtiyacı gördüğü için olsa gerek İncekul söz konusu yazıları ile haksız yere ve tahammülü imkânsız zulümlerle âlûde olan okuruna verebileceği en güzel hediyeyi vermiş, gösterebileceği en güzel hedefi göstermiş.
Evet, biliyoruz her gecenin mutlaka bir aydınlığı vardır. İnsanlık tarihi okumaları gösteriyor zulümlerin ilel ebed devam etmediğini. Firavunlar, Nemrutlar örnek olarak elimizin altında duruyor. Farkındayız her geçen gün ivme kaybeden düşüşleri ile sona doğru gidiliyor. Ve hepsinden önemlisi samimi, candan, içten, gönülden inanan insanların Allah’tan ümitlerini kesmemeleri gerektiğinin inancı içindeyiz. Ama gel gör ki insanız.
İncekul’un bu kitabında göreceğiniz altı mutlaka çizilmesi gereken ikinci unsur bir türlü ‘biz’ olmamış ve olamamış Türkiye toplumuna ayna tutması, bir ‘farkındalık’ oluşturmaya çalışması, Cumhuriyet Türkiye’sinin dini, mezhebi, etnik, ideolojik, siyasi görüş ayrılıkları üzerine kurulu kamplarında, mahallerinde, kabilelerinde yaşayan insanlara “Sen busun!” demesi. Maalesef bir gerçek bu ve bu gerçek sadece bizim gerçeğimiz değil. Bugün Batı’nın demokratik ülkelerinde gördüğümüz anayasal vatandaşlık zemininde bir araya gelip her türlü farklılıklarına rağmen huzur içinde birlikte yaşayan toplumların dününe bakın, Orta Çağ Avrupa’sında dolaşın, bugün bizim yaşadığımız parçalanmayı, bölünmeyi, kırılmayı, düşmanlığı, zulümleri, eziyetleri ve işkenceleri görürsünüz. Ama aşmış Batılı bunları. “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına da yapma.” altın kuralı ile ortaya koydukları siyasi ve hukuki sistemlerle, halkın idrak seviyesine bağlı olarak yaptıkları eğitim ve öğretimle aşmışlar.

1141021018
Deger miydi?

“Değer miydi kitabı denince aklına gelen ilk kelimeyi söyle” deseniz bana, “ümit” derim. Evet, ümit demiş, ümit solumuş, ümit va’d etmiş İncekul. Fakat hamasi bir söylem olarak değil. Aksine Doğu ve Batı’dan nice devasa şahsiyetlerin yaşam ve sözlerinden alıntılarla temellendirmiş bu ümit söylemini. Mehmet Akif demiş, Nazım Hikmet demiş, Cem Karaca demiş, Ahmet Kaya demiş, Victor Hugo demiş, Voltaire demiş, Emile Zola demiş, Dostoyevski demiş ve özlü örnekler vermiş. El-hak doğru düşünmüş. Çünkü şu an itibariyle en çok ihtiyacımız olan şeylerin başında geliyor ümit. Bu ihtiyacı gördüğü için olsa gerek İncekul söz konusu yazıları ile haksız yere ve tahammülü imkânsız zulümlerle âlûde olan okuruna verebileceği en güzel hediyeyi vermiş, gösterebileceği en güzel hedefi göstermiş.
Evet, biliyoruz her gecenin mutlaka bir aydınlığı vardır. İnsanlık tarihi okumaları gösteriyor zulümlerin ilel ebed devam etmediğini. Firavunlar, Nemrutlar örnek olarak elimizin altında duruyor. Farkındayız her geçen gün ivme kaybeden düşüşleri ile sona doğru gidiliyor. Ve hepsinden önemlisi samimi, candan, içten, gönülden inanan insanların Allah’tan ümitlerini kesmemeleri gerektiğinin inancı içindeyiz. Ama gel gör ki insanız.
İncekul’un bu kitabında göreceğiniz altı mutlaka çizilmesi gereken ikinci unsur bir türlü ‘biz’ olmamış ve olamamış Türkiye toplumuna ayna tutması, bir ‘farkındalık’ oluşturmaya çalışması, Cumhuriyet Türkiye’sinin dini, mezhebi, etnik, ideolojik, siyasi görüş ayrılıkları üzerine kurulu kamplarında, mahallerinde, kabilelerinde yaşayan insanlara “Sen busun!” demesi. Maalesef bir gerçek bu ve bu gerçek sadece bizim gerçeğimiz değil. Bugün Batı’nın demokratik ülkelerinde gördüğümüz anayasal vatandaşlık zemininde bir araya gelip her türlü farklılıklarına rağmen huzur içinde birlikte yaşayan toplumların dününe bakın, Orta Çağ Avrupa’sında dolaşın, bugün bizim yaşadığımız parçalanmayı, bölünmeyi, kırılmayı, düşmanlığı, zulümleri, eziyetleri ve işkenceleri görürsünüz. Ama aşmış Batılı bunları. “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına da yapma.” altın kuralı ile ortaya koydukları siyasi ve hukuki sistemlerle, halkın idrak seviyesine bağlı olarak yaptıkları eğitim ve öğretimle aşmışlar.

4.44 In Stock
Deger miydi?

Deger miydi?

by M. Ertugrul Incekul
Deger miydi?

Deger miydi?

by M. Ertugrul Incekul

eBook

$4.44 

Available on Compatible NOOK devices, the free NOOK App and in My Digital Library.
WANT A NOOK?  Explore Now

Related collections and offers

LEND ME® See Details

Overview

“Değer miydi kitabı denince aklına gelen ilk kelimeyi söyle” deseniz bana, “ümit” derim. Evet, ümit demiş, ümit solumuş, ümit va’d etmiş İncekul. Fakat hamasi bir söylem olarak değil. Aksine Doğu ve Batı’dan nice devasa şahsiyetlerin yaşam ve sözlerinden alıntılarla temellendirmiş bu ümit söylemini. Mehmet Akif demiş, Nazım Hikmet demiş, Cem Karaca demiş, Ahmet Kaya demiş, Victor Hugo demiş, Voltaire demiş, Emile Zola demiş, Dostoyevski demiş ve özlü örnekler vermiş. El-hak doğru düşünmüş. Çünkü şu an itibariyle en çok ihtiyacımız olan şeylerin başında geliyor ümit. Bu ihtiyacı gördüğü için olsa gerek İncekul söz konusu yazıları ile haksız yere ve tahammülü imkânsız zulümlerle âlûde olan okuruna verebileceği en güzel hediyeyi vermiş, gösterebileceği en güzel hedefi göstermiş.
Evet, biliyoruz her gecenin mutlaka bir aydınlığı vardır. İnsanlık tarihi okumaları gösteriyor zulümlerin ilel ebed devam etmediğini. Firavunlar, Nemrutlar örnek olarak elimizin altında duruyor. Farkındayız her geçen gün ivme kaybeden düşüşleri ile sona doğru gidiliyor. Ve hepsinden önemlisi samimi, candan, içten, gönülden inanan insanların Allah’tan ümitlerini kesmemeleri gerektiğinin inancı içindeyiz. Ama gel gör ki insanız.
İncekul’un bu kitabında göreceğiniz altı mutlaka çizilmesi gereken ikinci unsur bir türlü ‘biz’ olmamış ve olamamış Türkiye toplumuna ayna tutması, bir ‘farkındalık’ oluşturmaya çalışması, Cumhuriyet Türkiye’sinin dini, mezhebi, etnik, ideolojik, siyasi görüş ayrılıkları üzerine kurulu kamplarında, mahallerinde, kabilelerinde yaşayan insanlara “Sen busun!” demesi. Maalesef bir gerçek bu ve bu gerçek sadece bizim gerçeğimiz değil. Bugün Batı’nın demokratik ülkelerinde gördüğümüz anayasal vatandaşlık zemininde bir araya gelip her türlü farklılıklarına rağmen huzur içinde birlikte yaşayan toplumların dününe bakın, Orta Çağ Avrupa’sında dolaşın, bugün bizim yaşadığımız parçalanmayı, bölünmeyi, kırılmayı, düşmanlığı, zulümleri, eziyetleri ve işkenceleri görürsünüz. Ama aşmış Batılı bunları. “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına da yapma.” altın kuralı ile ortaya koydukları siyasi ve hukuki sistemlerle, halkın idrak seviyesine bağlı olarak yaptıkları eğitim ve öğretimle aşmışlar.


Product Details

BN ID: 2940165788413
Publisher: Crab Publishing
Publication date: 02/08/2022
Sold by: Smashwords
Format: eBook
File size: 477 KB
Language: Turkish

About the Author

1973 yılında doğdu. İstanbul Fatih Koleji ve Dokuz Eylül İngilizce mezunu.
1998’den beri Rusya, Afrika ve Avrupa’da, öğretmenlik, Eğitim Danışmanlığı ve Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Sosyoloji, liderlik, davranış biçimleri ve organizasyonel beceriler üzerine eğitimler aldı. Edebiyat, kültür ve sosyoloji alanlarında bazı platformlarda yazılar yazıyor. Birlikte Yaşama Sanatı ve Farklı Kültürlerin Etkileşimi, Etik Değerler konusunda seminerler verdi. İnsan hakları aktivisti…
Rana, Aydın Yavuz ve Mina’nın babası.

From the B&N Reads Blog

Customer Reviews